26 Şubat 2017 Pazar

CANIMIZ FEDA : Yaratıcımız, Yaşatıcımız ve Yöneticimiz Allah’a yemin olsun ki, “Vatan bölünmez, din ve namus çiğnetilmez ve asla Türkiye geçilmez”sözümüzdür, andımızdır. Ve vazgeçilmez yeminimizdir!


“Yeryüzünün tamamında (küfür rejimleri, işgal ve savaş gibi)fitnelerin kökü kazınıp Allah’ın Hak Dini İslam’ın tüm ilkeleri egemen oluncaya kadar o zalimlerle savaşınız! (Enfal S.39)” İlahi talimat gereği, dünya liderliğini zalimlerden teslim alıp, Allah’ın Dini İslam ile yeryüzünün her tarafında hak ve adaleti hâkim kılıncaya kadar tüm gücümüzle çalışmak imanımızın gereğidir. 
Dünya’nın her yerinde tüm Müslümanların yurtları, inançları, canları malları, akıl ve namusları tehlikededir! Bunların kimisi işgal altında, kimisi işgal edilmek üzere ve kimisi de tehdit altındadır.
Tüm bu şer oyunları bozmaya namzet Türkiye’miz terör tehdidiyle sindirilmek isteniyor! Amamaddeci materyalist çarpık eğitim, eşkıya yetiştirmeğe devam ettikçe de bu tehditler bitmeyecek!
Okullarımızdaki hâlâ birçoğu değiştirilmeyen Tarih, Biyoloji, Din Dersi vs. ders kitaplarımızın yalan ve iftira dolu içeriği ne zaman değişecek! Darwin saçmalığı ne zaman kaldırılacak!
Gezi Parkı silahlı isyanvari eylemlerinde ve Yaz Kamplarını Kandil’in silahhanesinde talebeleriyle geçirmekten korkmayan vatan haini şerefsiz öğretmenler ve öğretim üyeleri oldukça, terörün bataklığını nasıl ve kimle kurutacağız!
Neslimizi terörist eden bu gerçekler karşısında Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenleri sözlü sınavlarla titizlikle seçmeğe ne zaman başlayacak!
Türkiye’mizin yenilip, işgal edilmesi için Paralel hareket eden işbirlikçi sermaye, sendika, medya, yargı ve bürokrasi şeytan beşgeni bin yıllık Anadolu tarihimizde görülmemiş şekilde ihanet içindedirler!
Tam yüz sene bu milletin dini, dili, mezhebi, medeniyeti, ırkı ve harfleriyle irtica silahıyla savaşan beşli çete tüm terör kurbanlarıyla, şehid ve gazilerimizin gerçek katilleridir!
Bu hainler, faiz yoluyla işsiz, aç sefil bıraktıkları gençliğimizi maneviyatsız yetiştirerek, sarhoş, kumarbaz, eroin bağımlısı ve modaperest olmalarını sağlayarak, terör odaklarının ağlarına düşürmeğe devam ediyorlar!!
Nesillerimizi, kendi öz değerlerine, dinine, vatanına ve kendilerine sahip çıkmakta olan yöneticilerine düşman ettiler!
Sultan Abdülhamid’in Selanik’e mahkûm edilişinden beri 108 yıldır önlenemeyen, silahlı ve sivil ihtilallerine zemin için bilerek organize edilen terör eylemlerinin bataklığı; yabancılaşma, batılılaşma belasıdır. Ve bu belaya zemin hazırlayan ülkemizdeki yabancı menşeli Anayasa ve yasalardır. Onun için terörden zıkkımlanan ateist ve ırkçı partiler milli bir Anayasa yapılmasına karşı çıkıyorlar! Ve utanmadan hâlâ Milletin Meclisinde oturuyorlar!
Bu beşli çetenin muslukları tamamen kesilmeden, din ve vatansever milli ve ehil  kadrolara emanetler acilen teslim edilmeden, terörün patron ve taşeronlarına karşı nasıl başarılı olacağız!? 
Bütün bu oyunlara ve olumsuzluklara rağmen asla pes etmemeliyiz! Yılmamalıyız. Hukuk ve adalet yolundan asla ayrılmamalıyız! 
Terörün sivrisinekleriyle mücadele ederken, ilimle, maddi ve manevi kalkınmayla, sevgi, merhamet, Ümmet ve kardeşlik aşılarıyla terörün asıl bataklığını mutlaka kurutmalıyız!
Bu uğurda başımıza gelmekte olan bela ve musibetler karşısında; “Yoksa siz, ey iman edenler, din ve vatan savunması uğruna sizden önceki ümmetlerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden öyle kolayca cennete girebileceğinizi mi sanıyordunuz? Sizden önceki ümmetler öyle zorluklarla öyle sıkıntılarla karşılaşmış, öylesine çetin imtihanlarla sarsılmışlardı ki, nihayet o zaman ki Peygamber ve Onunla birlikte Mü’minler, ‘Allah’ın yardımı ne zaman?’ diye feryat ediyorlardı! İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır! (Bakara S.214) ayeti kerimesini düşünerek, din ve vatan müdafaası için canımız ve malımız feda olsun! demeliyiz!
Allah’tan, bize de nasib etmesi duasıyla Şehitlerimize rahmet, gazilerimize şifa diliyorum!
Ülkemizin ve milletimizin başı sağ olsun!
Salı akşamı saat 20.30’da Akit TV (Kanal 34) ve Kocaeli TV’nin ortaklaşa yayınlayacağı “Milli Diriliş” programının canlı yayınında buluşmak üzere Allah (c.c)’a emanet olunuz.
Selâm, sevgi ve duayla. 
YENİ AKİT / Şefki Yılmaz

DİN ŞURASI BİLDİRİSİNDE FLAŞ FETÖ TARİFİ Din Şurası sonuç bildirisinde FETÖ 'Sahte bir mehdi hareketi' olarak tanımlandı.Mehmet Görmez, "FETÖ/PDY’nin liderine atfedilen sıfatlar İslam ile bağdaştırılamaz. FETÖ/PDY din kisvesi altında bir güç ve çıkar hareketidir." dedi.


Diyanet, tarihinde ilk kez dini alana yönelik eğitim tedbirleri almak ve kemalist sistemin bıraktığı boşluktan faydalanarak ortaya çıkan irili ufaklı sivil din teşekkülleri ile bir araya gelerek istişari geleneği başlatacak adımlar atmak üzere bir dizi tedbirler aldı.​

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Olağanüstü Din Şurası'ndasonuç bildirgesine konu olan maddeleri şu şekilde açıkladı:

1 - FETÖ dini bir cemaat ve grup kabul edilemez.

2 - Hiç kimse kendisini kayıtsız ve şartsız kendisine bağlılığa çağırmaz. Mutlak itaat İslam'da Allah'a aittir. Bu çerçevede bir kimsenin özel seçilmiş ve yanılmaz olduğu iddiası kabul edilemez.

3 - FETÖ açıkça bir din istismarı hareketidir. Allah adı kullanılarak çeşitli hizip ve gruplara davet dine yapılmış en büyük haksızlıktır.

4 - FETÖ din kisvesi adı altında bir çıkar hareketidir. Böylece her tür kirli işlerini din ile perdelemek genel tutumlarıdır.

5 - FETÖ sahte bir mehdi hareketidir. Tarih boyunca pek çok buna benzer fitne hareketi çıkmıştır. Hırs, karizma, menfaat elde etmek amacıyla kullanılmışlardır.

6 - FETÖ'nün dini kaynakları şaibelidir. Rüyalar ve gizemler revaç bulmuş. Masum kitleler efsunlanmış. Sohbet vaaz yoluyla kitleler aldatılmıştır. Yapılan hatalı işler Peygambere intisap ettirilerek kitleler etki altına alınmaya çalışılmıştır.

7 - FETÖ İslam ümmetini parçalamak amacıyla ortaya çıkmış bir örgüttür. Hakikati kendi tekeline alarak herkesi dışlayan anlayış İslami kabul edilemez.

8 - FETÖ bir sır hareketidir. Mali yapı ve danışman kadronun açık ve şeffaf olmaması şaibeleri beraberinde getirmektedir. Bu yapı dini kendi amaçları doğrultusunda kullanmıştır.

9 - FETÖ gayri ahlaki bir harekettir. İki yüzlülük, kod adı kullanma, şantaj, mahremiyeti engelleme, gizli görüşmeleri kaydetme gayri İslamidir. Başta soru hırsızlığı yapmak üzere hedefine gitmek için her yolu mübah gören yapı İslami kabul edilemez.

10 - FETÖ dinler arası diyalog adına tevhidi parçalayan bir yapıdır. Batının muhabbetini çekme adına pek çok sırlı ve gizemli ilişki ile Müslümanların aleyhine uygulanacak projelerin uygulanması için çalışmalar başlatan bu örgüt tevhit dışıdır. Dinlerarası diyalog adı altında ortak bir dini kültür oluşturma çalışması hiçbir şekilde kabul edilemez. Allah Resulünün risaletini göz ardı etmek tevhide aykırıdır.

11 - Bu yapı gönül coğrafyamızda orta Asya ve İslam ülkelerinde kurdukları hegemonya tespit edilecek. Eylül ayında Avrasya İslam ülkeleri toplantısında bu yapının İslam coğrafyasında yaptığı tahribatlara yönelik çalışmalar başlatılacaktır.

12 - Diyanet ve İlahiyat camiasının ortak çalışma ile örgütü ve liderini yüceltici yayınlar bilimsel açıdan değerlendirilerek verdiği zararlar tespit edilecek. İslam'ın temel kavramlarına dair tahrifatları tespit edilip açıklanacak.

13 - Din eğitim ve öğretim politikaları her seviyede gözden geçirilmelidir. Bu tür yapılara müsade eden eğitim sistemi gözden geçirilecek ve gerekli tedbirlerin alınması için tavsiye kararlar alınacaktır.

14 - Benzer hataların yapılmamasi için dini kurum ve kuruluşlar ile ortak çalışmalar yapılacaktır. Özgürlüklerine müdahale edilmeden tüm gruplarla bir araya gelinecektir.

15 - Ortaya çıkan boşlukta din eksenli yapılar ortaya çıkmıştır. Bu yapıların tekrar ele alınması bir mecburiyettir.

16 - Dini ve manevi yapıyı kirleten bu yapılan genç nesillerin dimağını kirlten bu yapıların zihin kirleten çalışmalarına karşı uyarıcı ve bilgilendirici çalışma yapmaları için gerekli çalışmalar yapılacaktır.

17 - Allah için yapılması gereken ibadetler farklı amaçlar için istismar edilemez. Zekat ve sadaka gibi mali ibadetlerin din istismarı ile başka süfli duyguları beslemek için kullanılması kabul edilemez.


Paralel dini yapılanmalar ümmet-i Muhammed’in birlik ve beraberliğine ağır darbeler vurmaktadır…

İslâm dünyası derinlemesine yaşanan ve hissedilen ağır süreçlerden geçmektedir. Tarihte hiç görülmedik bir şekilde bugün, İslami referanslara atıf yapılarak bu coğrafyanın dini ve kültürel zemini tahrip edilmek istenmektedir. Bir yandan etnik tabiatlı gecikmiş ulusçu bir ideolojiye sarılarak talep ve beklentilerini şiddet yöntemleriyle gerçekleştirmeye çalışan bir terör yapılanması tarihi boyunca İslam’ın sadık mensupları olan kürt kökenli vatandaşlarımız başta olmak üzere ülkemiz insanına hayatı zehir ederken; dini gerekçelerle kendini tanımlayan başka bir oluşum da kendisiyle aynı dine müntesip kardeşlerine karşı hunharca yöntemler kullanarak ağır trajediler yaşatmaktadır. Öte yandan İslam’ın gelenekten modernliğe doğru gelişen sosyal gerçekliği içinde onun hem kazanımlarını hem de gelecek için taşıdığı imkânları kendi çıkarları için feda etmeyi ahlaki ve vicdani bir sorun olarak görmeyen paralel dini yapılanmalar da ümmet-i Muhammed’in birlik ve beraberliğine ağır darbeler vurmaktadır. Siyaset dilinin zaman zaman dini kavram ve klişelerle örülmesi, niyeti ne olursa olsun İslam’ın ve Müslümanların saygınlığını gölgelemeye yönelik çıkışlar geleceğimiz açısından ciddi tehditler içermektedir.


http://www.dinihaberler.com


Fetullahçılık ve DAİŞ

Fullah Gülen Örgütü, bir “Modern İslam” projesi olarak ortaya çıktı.

Ortaya çıkış anından itibaren, Türkiye'de ve İslam coğrafyasında çok dile getirmediği, ama Batı'ya ısrarla vurguladığı temel ilkeleri vardı.

Radikal/Köktendinci/Fundamentalist İslam'a kesinlikle karşı olduklarını ifade ettiler.

Mevcut hiçbir İslami akımla, cemaatle, örgütle işbirliği, fikir birliği içinde olmadıklarını söylediler.

Hiçbir İslami direniş hareketine, bağımsızlık hareketine, silahlı mücadeleye hoş bakmadıklarını vurguladılar.

İsrail'i savundular; bunun karşısında, Filistin'in bağımsızlık mücadelesini açık açık “İslam'ı zehirliyor” diyerek reddettiler.

Her türlü silahlı eyleme, hatta her türlü eyleme (15 Temmuz akşamına kadar ve öncesindeki bir kaç istisna dışında) mesafeli durdular.

Batılı, modern eğitimi, başarıyı adeta ilahlaştırdılar.

“Dinler arası diyalog” diyerek, diğer tüm dinlere sınırsız hoşgörü gösterdiklerini beyan ettiler. Papa'yı kutsadılar; Ezan-ı Muhammedi'den, gerektiğinde Hazreti Muhammed'in adını çıkardılar.

ABD ve İsrail'e karşı en küçük bir eleştiri getirmediler.

Bu ve buna benzer yaklaşımları, hem kendi takipçilerinin, hem de diğer Müslümanların sorularına muhatap oluyordu. Bu sorulara cevaplar üretmede zorluk çekmediler.

Ayet ve hadisleri kendi sapkın görüşlerini meşrulaştırmak için eğip büktüler. Ayet ve hadis bulamadıkları noktada, Fetullah Gülen'i, kimi zaman evliya, kimi zaman Mehdi, kimi zaman peygamber, hatta kimi zaman Tanrı konumuna yükselterek sorulara keyfîce cevaplar ürettiler.

Artık ortada bir cemaat, bir hareket yoktu; ortada, kuralları, sınırları, ilkeleri Fetullah Gülen tarafından belirlenen yeni bir din vardı.

Bu yeni din, insan öğütmeyi, işkenceyi, zulmü, ayrımcılığı, hırsızlığı, zinayı, alkol kullanmayı, yalanı, takıyyeyi, iftirayı, şantajı, kumpası, tüm gayri insani, gayri ahlaki davranışları mübah görüyordu. Eğer “Hizmet” adına, “Cemaat” adına yapılıyorsa, tüm bu ahlaksızlıklar yapana sevap kazandırıyor, Cenneti garantiliyordu.

Örgüt tabanı, örgüt liderinden gelen hiçbir talimatı sorgulamıyor, soru çalarken, hak yerken, himmet paralarını iç ederken, yatak odalarını gözetlerken, mahremi dinlerken, iftira ve şantajla hayatları karartırken, faili meçhul cinayetler işlerken, uçakla, tankla, tüfekle katliam yaparken “büyük sevap” işlediğine inanıyordu.

Fetullah Gülen örgütü, özellikle ABD'deki 11 Eylül saldırısından sonra, ardından da Irak savaşı ertesinde, El Kaide'nin ve DAİŞ'in karşıtı hatta panzehiri olduğunu çok yoğun şekilde vurgulamaya başladı.

Fetullah Gülen, DAİŞ karşıtı olmanın Batı'da alıcısı olduğunu biliyordu; DAİŞ'e karşı kendilerinin kullanıma hazır lejyonerler olduğunu her fırsatta hissettiriyordu.

Peki gerçekten, Fetullah Gülen hareketi, DAİŞ'in karşıtı mıdır, panzehiri midir? Kesinlikle hayır...

Tıpkı FETÖ gibi, DAİŞ de modern bir örgüttür.

Tıpkı FETÖ gibi, DAİŞ de, modern araçları, modern yöntemleri, modern bir dili kullanmaktadır.

Nasıl ki Fetullah Gülen örgütü ayet ve hadisleri kendi çıkarı için eğip büküyor, örgüt liderini ilahlaştırıyor, yeni bir din ihdas ediyorsa; DAİŞ de temel kaynakları çarpıtıyor, liderliği ilahlaştırıyor, yeni, sapkın bir din ihdas ediyor.

Fetullah Gülen örgütü, hırsızlıktan zinaya, iftiradan takıyyeye kadar her türlü din dışı, ahlak dışı, insanlık dışı eylemi meşrulaştırıp, hatta bunları Cennet'e gitmenin aracı gibi gösterirken; DAİŞ de, cinayeti, katliamı, soykırımı, canlı bomba eylemlerini, terörü kutsuyor, meşrulaştırıyor, bu insanlık dışı eylemleri yapanları Cennet'le kandırıyor.

Bu modern, sapkın örgütlerde lider sorgulanamıyor, liderin emirleri sorgulanamıyor, lidere dokunulamıyor. Lider, kitlesi üzerinde oluşturduğu haşhaş etkisiyle, din dili üzerinden en olmadık, en uç eylemleri bile “Cennete giriş bileti” haline getirebiliyor.

Fetullah Gülen hareketi ile DAİŞ'in ortak bir özelliği daha var: Bu örgütler, sadece ve sadece Müslümanları hedef alıyor, Müslümanlara zarar veriyor, Müslümanlara yönelik operasyonlar için gerekli bahaneleri başarıyla oluşturuyorlar.

Moda ve modern kavramlarla söyleyelim: DAİŞ, Batılı “Üst Aklın” hard power (sert güç)ünü ifa ederken, Fetullah Gülen de aynı Üst Aklın soft power (yumuşak güç)ünü ifa ediyor.

Ne Fetullah Gülen DAİŞ'in panzehiridir, ne de DAİŞ radikal/köktendinci/Fundamentalist bir örgüttür.

FETÖ ve DAİŞ, birbirinin zıddı gibi görünen, ama tam tersine birbirini tamamlayan, modern, sapkın, İslam dışı, aynı zamanda da özbeöz kardeş örgütlerdir.

Batı için sorun şu ki, DAİŞ de, FETÖ de İslam coğrafyasında deşifre oldular.

Tıpkı Dr. Frankestein ve ucubesi gibi: Canavarlar döner dolaşır, efendilerini yok ederler.

Canavarların efendilerini tehdit edeceği günlere yaklaşıyoruz.

YENİ ŞAFAK / Aydın Ünal

22 Şubat 2017 Çarşamba

FARKINDAMISIN Halife Abdülhamit neise C.Reis Erdoğan odur. 1916 hainleri kimse 2016 hainleri aynısi odur 1923 te ne kaybettiysek 2023 de tümünü alacağiz.....BAŞKANLIK SİSTEMİNDE TÜM DETAYLAR , MADDELER



Dün Halifemiz Abdülhamit'de kimler düşmanlar ise ..
Bugün de Reisimize düşmanlık edenler aynıdir ..
İbret olsun diye birçoğu kendini belli ediyor...





Yeni Bir Yüzyıllık Pişmanlığa Doğru

II. Abdülhamit döneminde, II. Meşrutiyetin ilan edilmesi ve kısa bir süre sonra II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi için yapılan iç ve dış bağlantılı çalışmalar ve hedeflenen amaç ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güç kaybettirme çabaları arasında ciddi benzerlikler bulunmaktadır. İlk benzerlik, tıpkı bu dönemde en sağından en soluna hatta İslâmcı görünen gayriresmi yapılanmalar bile Erdoğan muhalifliğinde aynı noktada birleşebildiği gibi, o dönemde de en Batıcısından en muhafazakârına, Osmanlı Aydınlarının ve hatta İslamcıların bile ortak noktası Abdülhamit muhalifliğinde birleşmeleri idi.

ABDÜLHAMİT’E DE DİKTATÖR DEMİŞLERDİ AMA OYUN BAŞKAYDI

İkinci olarak, yine tıpkı bu dönemde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, idareden bir şekilde uzaklaştırılmasıyla, diktatörlüğün son bulacağı, ülkedeki gerginliğin, yerini yumuşamaya bırakacağı, toplumun her kesimin birbirine yaklaşacağı şeklinde anlayış olduğu gibi, o dönemde de yelpazenin her tarafındaki muhalefet II. Abdülhamit tahttan indirildiği takdirde, o günkü ismiyle İstibdat’ın(Yani Diktatörlüğün) son bulacağı, Hıristiyan-Müslüman toplumdaki her kesimden insanın barış içinde birbiriyle kucaklaşacağı, Balkanlar’da, Ortadoğu’daki karışıklıkların son bulacağı, parçalanma tehlikesi yaşayan Devlet’in parçalanma bir yana, daha sıkı bağlarla birbirine sarılacağı, şeklinde bir propaganda vardı.

ABDÜLHAMİT’İN DÜŞÜRÜLMESİ ÇÖKÜŞÜN BAŞLANGICI OLDU

Özellikle Balkanlar’da ve Orta Doğu’da başlayan isyan hareketleriyle bunalan ve bu haliyle adeta kaynayan bir kazanın içinde olan devletin, II. Abdülhamit gittiği takdirde durulacağına ve tüm unsurların Osmanlı Devleti’ne itaat edeceğine ve tüm içtenlikleriyle devlete bağlanacağına inanılıyordu. Bu bağlamda Makedonya dağlarındaki Teröristler, Bulgaristan dağlarındaki Komitacılar, Ermeni Taşnak Sutyun ve Hınçak Terör Örgütleri, Rum Çeteleri, özellikle Selânik’teki Yahudiler ve içerisinde İslamcıların da bulunduğu tüm muhalefet II. Abdülhamit tahttan indirildiği takdirde birlik ve bütünlüğün sağlanacağına hatta İttihad-ı Anasırın(Gayri Müslim Unsurların bile) sağlanacağına safça inanıyorlardı. Bu konuda aralarında kuvvetli bir görüş ve hatta eylem birliği vardı.

II. Abdülhamit’e karşı güdülen bu düşmanlık aslında, ağırlıklı olarak yurt dışı kaynaklı idi. Tüm farklı guruplar, tek düşünce altında toplanmışlardı. Bu düşüncelerin üç sloganı: hiç şüphesiz Hürriyet, Eşitlik ve Kardeşlik’ti. Bu, tüm muhalefetin düşüncelerine göre II. Abdülhamit tahttan inerse bu üç slogandan oluşan söylem gerçekleşecek ve adeta kopmak, parçalanmak üzere olan devlet bütünleşecekti. Hatta; Müslüman muhalefetin safça inanarak alet olduğu 31 Mart isyanı, 1935’e kadar Türkiye’de bayram olarak bile kutlanmıştı. Bu isyanın başarıya ulaşmasıyla, Osmanlı Devleti’nin tüm topraklarında şenlikler, bayramlar yapıldı, güya Müslim-Gayri Müslim tüm unsurlar kucaklaştı, birbirine daha fazla yaklaştı, ülkede barış tesis edildi.

NE BARIŞ TEMİN EDİLDİ NE DE HUZUR

İşte bundan sonra, içinde en sağlam İslâmcıların da olduğu Osmanlı’daki aptal Müslüman muhalefeti ne kadar büyük yanlışlar içine düştüğünü, Ermeni, Bulgar, Makedon, Yahudi terör guruplarının oyununa geldiğini anladı ama “artık her şey için çok geçti”. Ne yazık ki Abdülhamit’in tahttan indirilmesiyle, Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünün sağlanabileceğine inanan aptal Müslüman muhalifler, Abdülhamit tahttan indikten altı ay gibi çok kısa bir süre içerisinde tek kurşun dahi atılmadan, Osmanlı Devleti’nden beş devletin kopmasına engel olamamışlardı. Ülkeye barış gelecek, huzur sağlanacak, diktatörlük bitecek şeklinde safça ümitlerle Bosna, Girit, Kıbrıs, Doğu Rumeli ve Bulgaristan II. Abdülhamit tahttan indirildikten sonra, tek kurşun bile atılmadan Osmanlı Devleti’nden kopmuş ve bu topraklar böylece kaybedilmişti.

6 YILDA 6 ASIRLIK DEVLET YIKILDI

Osmanlı’dan topraklar kopmakla kalmamış, beklenen huzur da gelmemiş, ülkede beklenen barış da sağlanamamış, ülke I. Dünya savaşına sokularak, 12, 200 bin kilometre kare toprak kaybedilmişti. Halbuki Osmanlı, ilk toprak kaybettiği Karlofça Anlaşmasında 1908’e kadar ki 209 yıl içinde ancak 11 milyon kilometre kare toprak kaybederken, II. Abdülhamit’in darbeyle indirildiği 1908’den, dahil olmakla yıkıldığı ve II. Abdülhamit’n asla girmeyeceği, I. Dünya Savaşına kadarki 6 yıl içinde 12, 200 bin kilometre kare toprağını kaybetmişti. Kısaca “ 6 YILDA 6 ASIRLIK DEVLET YIKILIVERMİŞTİ ” Bu sonuç Abdülhamit’in tahttan indirilmesinin ne kadar yanlış sonuçlar doğurduğunu, Abdülhamit muhaliflerine göstermiş ve ülkede bir pişmanlık havası hakim olmuştu, ancak artık her şey için çok geçti ve zaten Devlet, ondan sonra yıkılarak ortadan kalkmıştı. Hatta, su katılmamış Abdülhamit muhalifi olan Rıza Tevfik’in, iş işten geçtikten sonra yazdığı şiiri durumu çok net bir şekilde ortaya koyar.

İŞTE O MANŞETLERDEN BAZILARI

Despot Padişah
(İçtihat Gazetesi, Haziran 1906)
"Zorba tahtında yıllanmış, kartlaşmış ve bu yüzden zulüm ve zorbalığın âmiyane tabirle kurdu olmuş Osmanlı despotuna örnek teşkil etsin diye uğraşmıyoruz."

Zorba ve Hain Osmanlı Sultanları
(İçtihat Gazetesi, Mart 1905)
"... Ve bütün müslümanların gördüğü zulmün asıl sorumlusu Abdülhamid ve onun gibi zorba ve hain Osmanlı sultanlarıdır..."

Abdülhamit Orduyu Zayıflattı
(İçtihat Gazetesi, Temmuz 1906)
"Sultan Hamid, Osmanlı tahtına oturduğundan beri zorbaca yönetimini muhafaza edebilmek için her türlü sebebe müracaat etmekten geri kalmamış olduğu herkesçe bilinmektedir. Bunlardan birisi de askeri kuvvetimizi ve bahriyemizi temelinden sarsmak, kuvvetsiz bir hale koyarak zamanla mahvetmektir. (...)"

Sultan'ın Meşruiyeti Yok
(Mizan Gazetesi, Haziran 1897)
"Sultanlığıyla birlikte kanunu, hukuku, adaleti, ayak altına alarak caninin bile işlemekten kaçınacağı bir surette cinayet, boğazlama, hırsızlık ve benzeri gibi her türlü kötü eylemleri utanmadan yaptı. Böylesine caniyane yöntemlerle saltanatını sürdüreceğini sanıyor. Böyle bir sultana hukuken ve dinen itaat meşru değildir."






Oyumuz Evet Çünkü

Dün Sultan Abdülhamid Hanı anlamadılar,Osmanlıyı kaybettik.

Bugün Recep Tayyip Erdoğanı anlayamazsak,Türkiyeyi kaybedeceğiz! 



ABD'li ajan itiraf etti! "Erdoğan Ortadoğu'ya örnek lider olduğu için her zaman hedef oldu"





Yalan konuşma CHP Meclis’in gücünü artırıyoruz.




NEDEN BAŞKANLIK GEREKLİ




İşte O Erdoğan..

Bütün İSLAM Alemini Aynı çatının altına toplayacak bir lider...Recep Tayyip Erdoğan
Ben 16 Nisan'da tek millet için, tek bayrak için, tek vatan için, tek devlet için Evet diyorum.

Artık “büyük olsun hepimizin olsun” anlayışını yükselterek Yeni Türkiye’nin, Büyük Türkiye’nin, Müreffeh Türkiye’nin önünü açmanın vaktidir.


Recep Tayyip Erdoğan

6,5 milyarlık dev projenin etap etap hizmete girdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:

“BUNLARA 5 TANE KOYUN VER, BUNLAR KAYBEDER!”

Hızlı tren bir diğer önemli proje. Ankara, Afyon, Uşak, İzmir, Manisa hızlı tren projesi de hizmete giriyor. Söz konusu hizmet olduğunda ne diyoruz: Durmak yok, yola devam… 16 Nisan’a hazır mıyız? Maşallah. Rabbim bu ülke için taş üstüne taş koyan herkesten razı olsun. Kardeşlerim Manisa her dönemde bu coğrafyanın üreten el, savaşan kolu, yürüyen bacağı olmuştur. Şehrimizin 2015 yılından beri terörle mücadelede asker ve polis olarak 21 şehidi var. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Onlar sevgili Peygamberimize en yakın makamda. Dün Osmanlı’ya şehzade yetiştiren Manisa, cumhuriyet tarihi boyunca yine ülkesinin gelişmesine, kalkınmasına en büyük desteği vermiştir. Manisa’ya bugün büyük bir görev düşüyor. Türkiye 16 Nisan’da önemli bir tercih yapacak. Yönetim sistemini değiştiyoruz. Hani ana muhalefet diyor ya! Bunlar rejim değiştirecek. Bizim rejim tercihimiz 1920’de bitti. Ama bunlar bundan anlamaz. Bunlara 5 tane koyun ver, bunlar kaybedip gelirler. 16 Nisan’da evet daha ileri, daha da ileri demektir. Evet demenin ne anlama geldiği ortaya çıkıyor mu? Evet demek yüksek hızlı tren, bölünmüş yolların artması, havalimanların artması demektir. Evet demek dünyanın en büyük havalimanına sahip olmak demektir.

“YALAN KONUŞMA! BİZ MECLİSİN GÜCÜNÜ ARTIRIYORUZ”

2018’de dünyanın en büyük havalimanının 90 milyon yolcu kapasiteli kısmı bitecek, tamamı 2023’te. İzmir gibi bir şehrin doğru düzgün havalimanı yoktu. Hamdolsun biz kazandırdık. bunlar medeniyet nedir anlamazlar. Şurada Beydağı barajını yaptığımız zaman bizimle dalga geçtiler. Biz yaptık. Evet demek bu demektir işte. Ne diyor CHP; Bunlar meclisi kaldıracak. Yalan konuşma doğru konuş. Tam aksine meclisin gücünü artırıyoruz. Bneim ecdadım Fatih Sultan Mehmet gemileri karadan yürüttü bizde şimdi denizin altından Marmaray’ı yürütüyoruz dedik. Bitmedi, dedik ki Avrasya Tüneli’ni yapacağız. Niye? Biz Fatih’e layık olacağız. Yavuz Sultan Selim’in üzerinden şimdi de raylı sistem geçecek. Bütün bunlar bu aziz millet için. Türkiye’nin Türk milletinin aleyhine olacak hiçbir işin içinde yer almayız.

“CUMHRUBAŞKANLIĞI SİSTEMİNİ MİLLETİMİZİN GELECEĞİ İÇİN İSTİYORUZ”

Bu milletin şanına ne yakışırsa onu yapmamız lazım. 15 Temmuz gecesi darbecilerin karşısında sizlerle tarihe geçecek şanlı bir duruş sergiledik. Bugün de Cumhurbaşkanlığı sistemini milletimizin geleceği için istiyoruz. Mevcut sistemin sorunları çözeceğine inansaydık sistem değişikliği için adım atmazdık. Nasreddin Hoca ne dedi: Dam düştüğünde doktor arayanlara bana doktor değil damdan düşen birini bulun dedi. İşte biz damdan düştük. Düşünün Merkez Bankası’na atama yapacağım zaman çok donanımlı bir arkadaşımı getirecektim. O dönem ki Cumhurbaşkanı olmaz dedi. Doktorası bu alanda. Yapmadı be! Arkasından ikinci bir teklif yaptım. Şu anda Başbakan Yardımcımız olan Mehmet Şimşek’i teklif ettim. Bu da olmaz dedi. Niye olmaz? Ben böyle uygun gördüm onun için olmaz. Dedim, eşi başörtülü sanıyorsanız ondan mı olmaz. Neden zihniyet uymuyor! İdeolojik bakıyor. Peki bu zihniyet ne yaptı; aynı zihniyetten olduğu halde rahmetli Ecevit’e kitap fırlattı. Bunlar sırf kendi çıkarlarını daha iyi koruyabilmek adına gücü vem mevkiyi dağıtırken bunun millete olan maliyetini umursamadılar. Anayasa kitapçığı fırladığında ertesi gün kur yüzde 40 fırladı. 1970’li yılları unutmadınız değil mi? 90’lı yılları hatırlıyorsunuz değil mi? Başbakanlığım döneminde önümüze çıkartılan engelleri biliyorsunuz değil mi? Türkiye 16 nisan halk oylamasına durduk yere gelmemiştir.

BAŞKANLIK SİSTEMİNDE TÜM DETAYLAR VE MADDELERİ :

























































































CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ EVETMİ HAYIRMI ?

Yaratıcımız, Yaşatıcımız ve Yöneticimiz Allah’a (cc) hamd, Başöğretmenimiz, Önderimiz, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimize, Ehl-i Beytine, Ashab-ı Kiram’a ve kıyamete kadar izinden gidenlere salat ve selam olsun!
Bu ülke, sadece bizim değil!
Hepimizin!
Yani bu ülkede yaşamış, yaşayan ve yaşayacak tüm din, ülke ve vatan sevdalılarının!
Hepimiz, 16 Nisan 2017 günü büyük bir sınavdan geçeceğiz!
Pazar yerindeki eşya ve meyve seçiminde gösterdiği hassasiyeti, vatan ve memleket meselesinde göstermeyenlerden olmayacağız! Evet mi? Hayır mı? tercihiyle sunulan seçimi, soframızdaki ekmek gibi, tuz gibi önemseyecek; Batı, Haçlı ve Siyon işbirliğinin ekmeğimize kan doğramasına fırsat vermeyerek, yalancıların ve müfterilerin algı operasyonlarının etkisinde kalmadan, selim bir akılla kararımızı vereceğiz inşaallah!
16 Nisan Başkanlık sistemini, yargı ve bürokrasiyi milletin hizmetkârı kılacak kısmi Anayasa değişikliği referandumunda;
Nefsimizin, neslimizin, ülkemizin ve mazlum toplumların istikrarına, istiklaline ve istikbaline “Evet” mi? Hayır mı?
Halifesiz ve başsız yetimler coğrafyasını, anasına kavuşturacak Türkiyemizin liderliğine “Evet” mi? Hayır mı?
Kirli, çirkin pazarlıklarla ve satın alınan vekillerle kurdurtulan ucube koalisyon hükümetlerinin tarihin çöp sepetine atılmasına “Evet” mi? Hayır mı?
Çok başlılık fitnelerinden kavgalarından ve ayak oyunlarından kurtulup istişareye ve denetime dayalı Başkanlığa “Evet” mi? Hayır mı?
Milletimize ve ülkemize hizmetten başka suçu olmayan başbakanları ve diğer siyasileri idam ettiren, yasaklattıran, partileri kapattıran silahlı ve sivil masonik darbeleri sandık darbesiyle yok etmeye “Evet” mi? Hayır mı?
Devletimizin kalkınma hızını bilerek kesmek için görevli derin yargı padişahlığını ve bürokrasi saltanatını sandıkta yıkmağa “Evet” mi? Hayır mı?
AK iktidarında başlayan okullar, yollar, köprüler gibi vs. devasa hizmetlerin devamına “Evet’’ mi? Hayır mı?
Mandacı muhalefetin, Millet Meclisi çalışmalarını yavaşlatmak adına başarılı Bakanlar hakkında verdikleri suni gensoru tuzaklarını bitirtmeye ve gerektiğinde bakanların ciddi şekilde yargılanabilmesine “Evet” mi? Hayır mı?
İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemelerine göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve sadece İslam hukukuna göre gömülen Müslüman bir milletin her şeyini inancına göre yapacağı özgürlük kapılarının açılmasına, şirk ve küfrün yıkılmasına «Evet»mi? Hayır mı?
Darwin Yahudisinin maymunlaşma saçmalığını bile kaldırmakta zorlandığımız, nesillerimizi uyuşturucuya bağımlı kılan yabancı, modacı, mandacı ve maddeci eğitim yerine Allah’a, dinine, peygamberine, ülkesine bağımlı ve ahirete hazırlayan bir Milli Eğitim ıslah ve inkılabına “Evet” mi? Hayır mı? sorularına tercih, karar ve mührümüzle cevap vereceğiz inşallah!
Karar hür vicdanlarımızın!
Cumhurbaşkanımız, hükümetimiz, AK Parti, MHP, HÜDA PAR, Büyük Birlik, Saadet vs. milli partilerimiz, ekonominin canlanmasını isteyen iş adamlarımız, milli sendikalarımız, milli medyamız, samimi tarikatlarımız, kanaat önderlerimiz ve başta Filistin olmak üzere tüm mazlum İslam coğrafyası “Evet” için canla başla çalışmaya ahd ettiler, kararlılar ve devam ediyorlar!
Devrimlerle medeniyetimizi ve ekonomimizi deviren 6 oklu CHP, kuzenleri HDP, PKK, YPG, PYD, DHKP/C, HDP, FETÖ, Ulusalcı Ergenekon vs. terör örgütleri, masonlar, Siyonist İsrail, haçlı alemi, tüm mason locaları, din, vatan, can ve namus düşmanları “Hayır” adına milletimizi aldatmak için birleşmişler!
Tercih ve karar milletimizindir!
“Hakkıdır Hakk’a tapan Milletimin İstiklal!”
15 Temmuz’da kanlı ve kahpe silahlı darbe girişimini önleyen milletimiz, 16 Nisan’da ticari, siyasi, adli tüm darbeleri ‘”Evet” oyuyla sandıkta yok etmeyi başaracaktır inşallah!
Allah (c.c), dinimize, ülkemize, milletimize ve tüm mazlumlara yardım edenlerin daim yardımcısı olsun!
Amin!
Salı akşamı saat 20:45’te, Akit TV, (Kanal 34) ile Kocaeli TV’nin ortaklaşa yayınladığı “Milli Diriliş” programının canlı yayınında buluşmak üzere yaratıcımız, yöneticimiz ve yaşatıcımız Allah (c.c)’a emanet olunuz.
Tatil olması dileğiyle Cuma bayramımız mübarek olsun.

Selam, sevgi ve duayla.YENİ AKİT / Şefki Yılmaz

SÖYLEMEZSSEM OLMAZDI : ABD 2 sebepten güçlüdür:
1-Vatan hainlerini bulur öldürür.

2-Diğer ülkelerdeki Hainleri ,Laikleri,Solcuları ,Münafıkları bulur kullanır.


İmamı Şafi’ye şunu sormuşlar:
Dost kimdir, dostu nasıl tespit ederiz?
İmamı Şafi’de şunu söylemiştir:
Düşman okunu takip edin, düşman oku nereye gidiyorsa işte dost o dur” demiştir.